8 Aralık 2016 Perşembe

Bitenler-2







              İstanbul'dan Mersin'e gelirken çöplerimi atıp gelmiştim. hadi inceleyelim 2 ayda neler bitirebilmişim.Ya öncelikle bu konuda yalnız olmadığımı düşünüyorum. Umarım değilimdir. Ben ürünleri bitirmeyi ya da ne biliyim bir şeyleri eskitmeyi vs. bu gibi durumları çok seviyorum. O yüzden elimden geldiğince kullandığım ürünlerin küçük boyunu almaya çalışıyorum. Zaten ilk defa kullanacağım bir şeyse hep küçük alırım. Müdavimi olduğum  ürünlerde istisna olarak büyük boyunu alırım. Bu bilgiden sonra ürünleri incelemeye geçeyim.

       Listerine- AdvancedWhite Ağız Bakım Ürünü: 

        Bu artık fix. Yani her zaman kullandığım bi ürün. Küçük boyunu 2 haftada falan bitiriyorum. Bunu da yaklaşık 4-5 haftada bitirdim. Listerine'nin kalıcı beyazlık diye başka bir ürününü açtım İstanbul'da. Onu bırakıp geldim. Ya genel olarak seviyorum. Düzenli kullanıyorum. Ama ilk baştaki aman aman etkiyi göremedim. Değiştirmemin nedeni de  bu aslında. Kullandığım bi kaç çay-ilaç tarzı şeyler diş sarartıyor o yüzden direk bunu da suçlamıyorum. Yine kullandıktan sonra daha beyaz hissediyorum, belki psikolojiktir bilmiyorum. Ama bazen üşeniyorum kullanmıyorum bunu ya da ne biliyim bitiyor. Ben yenisini alana kadar 2-3 günde o beyaz etkisi kalmıyor gibi geldi bana. Bakalım değiştire değiştire kullanacağım artık. Şu an için kullanılabilir bence. Daha iyisini bulursam mutlaka yazarım yorumlarımı.

       Sensodyne- Hassas Dişler için: 

       Yani bir diş macun hakkında ne yazılabilir ki? Hani elmalısı falan olsa ay tadı çok güzeldi falan derdim ama diş macunu işte. :) Güzel.

       Head & Shoulders- Ekstra Nemlendirici Şampuan-Krem:     

        Öncelikle 'ayy ne güzel kokuyodu ya' yazıcam. Sonra devam edicem. Yani hep söylerim kupkuru kupuskuru hani kuru kuru kuru bi cildim, saçım var. Kışın dikenli tel gibi geziyorum. Yüzüme dokunan 'ya Sena nasıl batıyo suratın bi krem sür' falan diyolar. Halbuki bilmiyolar ki sabah evden çıkarken 7 kat sürmüşüm. Saçlarımda eskiden yumuşacıktı. Lanet bi şampuan yüzünden 1.5 yıldır uğraşıyorum, hala düzeltemedim. Gerçekten bi bilgisi, tavsiyesi olan varsa yazsın lütfen. Bu şampuan ve kreme gelecek olursam da yanii. Fena değil. Benim ki kadar efsane kuru bi saçınız yoksa bence çok rahat kullanabilirsiniz. Kokusu falanda güzel. Benim saçımı bile 1 gün falan yumuşacık yaptı. Uygun fiyatlı bildiğim kadarıyla bence alıp kullanabilirsiniz gönül rahatlığıyla.


 John Frieda- Full Repair Maske:

Çooook efsane. Gerçekten işe yarıyor net 2-3 gün yumuşacık tutuyo. Sonra zaten tekrar banyo yapıyosun. Muhteşem bi döngü oluşuyor yani. Ama AMA. Şöyle bir şey var ki, tamam yazının başında çabuk bitenleri severim falan dedim ama bu kadar da değil canım. Ya ben mi bol kepçe kullandım, sorun bende mi bilmiyorum ama 5 kere falan kullanabildim ancak çok çabuk bitti. Yani bi daha alacağım ben bundan, şu an kullandığım maske bitince kesin alacağım. Bu sefer az az kullanmaya çalışıp deneyeceğim, bakacağım sorun bende mi diye. Ama oun dışında. Efsane ya. Sonuna kadar kefilim.!
        Sephora- Waterproof Eye Makeup Remover: 

        Sephora'nın sevmediğim. 'Yok ya bu olmamış' dediğim bi ürünü YOK. Net. Bu da gayet severek kullandığım, göz yakmayan, yağlı bırakmayan güzel bir çift fazlı göz makyajı temizleme suyu. Daha iyisi ya da muadili illaki vardır ama ben almışım bi ara severek kullandım, bitirdim, memnun kaldım. Elimdekileri ya da denemek istediklerimi bitirdikten sonra daha iyisini bulamazsam kullanmaya devam ederim.

      





 The Body Shop-Wild Organ Oil Shower Gel: 

         Argan yağı candır ya. Body Shop'tan argan yağlı minik bir setini almıştım. Bitmek bilmeyen bi set öncelikle helal olsun. Minik durduğuna bakmayın yani. Gayet 2 ay dolu dolu kullandım ancak bitirebildim. Diğer ürünleri bitmedi bile bittikçe onlardan da bahsederim. Body Shop'un koku çeşitleri de çok fazla. Kendinize uygun bi koku bulabileceğinize eminim. Bakmanızı tavsiye ederim.






                            PSmile. :)

       

       





Devamını Oku »

9 Kasım 2016 Çarşamba

Bitenler-1

        Vee. Sanırım 2 ayın sonunda söz verdiğim gibi bitenler yazısını yazıyorum. Gerçekten hiç bu kadar ara vereceğimi ben de tahmin etmiyordum. Yani genel olarak instagram hesabından da duyurduğum gibi blogun içeriğinde yoğunluktan dolayı bir kaç değişiklik yaptım çünkü her ürünü ayrıntılı anlatacak kadar zamanı asla bulamıyorum.Genel olarak yazıları bitenler, favoriler vs. gibi toplu olarak ürün incelemesi olarak yazmayı düşünüyorum. Dayanamayıp tek tek ürün yorumu yapacak olursam da onları instagram hesabından yapmayı planlıyorum. Yazın bu işlerle uğraşmak çok çok kolaymış. Şimdi koşuşturmayla bilgisayarın başına geçmek o kadar imkansız ki. Abartmıyorum bu yaklaşık 2 ayda toplam 3-5 kere anca oturmuşumdur bilgisayar başına.Neyse fazla da uzatmıyım artık hazırsanız başlıyorum.

           Öncelikle duş jellerinden başlayalım. 

  SEPHORA'nın meyveli duş jellerini ne kadar sevdiğimi daha önceki yazılarımı okuyanlar bilir. tüm yaz boyunca her gün banyo yapmama rağmen (abartmıyorum. Mersin gibi bir yerde yazın eğer kafnı dışarı çıkarıyorsan banyo sana farz. o yüzden cidden her gün) yalaşık 3 ayda bol keseden kullana kullana anca bitirdim bu duş jelini. Kokusunu, verdiği mutluluğu falan çok güzel. 
Onun dışında bitmeme yakın olduğu için İstanbul’da yenisini alırım diye evde yarım kalan duş jellerini bitireyim bari dedim. Seprora’yı keşfetmeden önce ben hep PALMOLİVE’in Aroma Therapy Anti-Stres duş jelini kullanıyordum. Nedense inanıyorum ben bu anti-stres falan olaylarına. Psikolojik olarak mutlu oluyordum. Watsons ya da Gratislerde rahatça bulabileceğiniz gayet uygun fiyatlı, güzel kokulu bir duş jeli. Tavsiye ederim.

  DURU-Parfume Elegant lotus- ise hiç de reklamlarındaki gibi serinlik vs. getirmedi bana. Zaten ben bunu yanlışlıkla bitirim. Yani kapağı açık kalmış, çoğu yere dökülmüş. Zaten öyle bitmese ben de bitirmeye uğraşmazdım. Çünkü kötü kokuyo bence, beni rahatsız etti yani. Almam yani bi daha.

  Hazır duştan başlamışken Toni and Guy’ı da bitirdiğimi duyurayım. Çok şükür diyorum üzülerek. Yani bitmesine üzüldüm ama ne bitmez şeymiş canım bu. :D Bu da yine her gün yapılan banyoya sonuna kadar direnengilleden. Bunla ilgili de daha detaylı bilgiye BURADAN ulaşabilirsiniz.

  BİOBLAS SAÇ DÖKÜLMESİNE KARŞI SPREY-  Yaaaani. Aman aman işe yaradı diyemem sırf bitirmek için bol bol sıkıp durdum. O yüzden uzun uzun anlatacak bir şey bulamıyorum. İşe yarayanlarda vardır tabi ama ben de bi etkisi olmadı. Bu kadar.

ELİDOR- ONARICI VE YENİDEN YAPILANDIRICI BAKIM SPREY- Ya bence sorun bende. Çünkü bu da bende çok işe yaramadı. Sadece yıkadıktan sonra saçlarım kolay açılsın diye kullandım. Boş boş sıktım durdum. :D

PERCEİVE- Çok önceden almıştım bunu set halinde. Parfümünü bitirdim ama bu kalmış. Unutmuşum. Gitmiş. Kokusu falan bozulmuş bende atayım dedim. Daha güzel kokular bulduğum için bi daha almam sanırım.

MORFOSE-HAİR COLOR SPRAY- silver. Yok ya ben bunu sevmedim. Bi ara takmıştım renkli saçlara ama çok kolay aktığı ayrıca saçları efsaaane yıprattığı için hiç cesaret edemedim boyatmaya. Bende bu spreylerle geçici çözümler bulayım dedim. Ama bu hiç işe yaramadı. Sulu sulu bi şeyler fışkırttı. Gri de yapmadı başka bi şeyde yapmadı. Öyle sulandırdı. Bu kadar.

SPREY HAİR-Pink- Bak bu çok işe yaradı pespembe yaptı saçlarımı.Yıkayınca da geçiyo bayaa sevdim. AMAAA. Bir kutusu sadece bi avuçluk saçıma yetti. Yani kabul, benim saçım çok ama bence bu da az yani.  Benim tamamen pembe vs. yapmam için 5 kutu falan almam gerek. :D

LA ROCHE-POSEY/EFFACLAR- Yani kupkuru cildim için neden yağlı ciltlere özel bi temizleme jeli aldım üstüne üstlük kullandım ve hatta neden sevdim bilmiyorum ama mutluyum. Gayet kupkuru ve hassas bi cilde sahibim. Kızarıklıklarımla savaşıyorum sürekli. Yaz boyu dermotologları delirttim lakin katiyen çözemedik. :D Güldüğüme bakmayın harbiden canımı çok sıkan bi durum hatta son kullandığım ürün baya eczacıyla düşman etti beni. Hatta durun pis gaza geldim hemen bu yazıdan sonra onun yazısını da ya burdan ya instagramdan paylaşayım. (söz vermiyim de :D) Sonuç olarak la roche den memnun kaldım, hatta yenisini bile aldım şimdi kullanıyorum. Tabi bu sefer cilt tipime uygun olanını aldım. Onu da bence favoriler yazımda yazarım. Bilgi veririm mutlaka.

GARNİER- 3’Ü 1 ARADA-  İtiraf etmek gerekirse tamamen özentilik sonucu aldığım bi ürün. Kaşındım yani. Hani şu anda bu yazıyı hiç bi ürün kullanmayan biri okuyorsa benden ona kocaman bi tavsiye. Mecbur kalana kadar kullanmasın.!!! Annem beni çok çok uyarmıştı bu konuda ama tabi ki öyle olmuyor. Yakın arkadaşlarımın hepsi 'ay bugün şöyle bakım yaptım, yok şu gün bu maskeyi kullandım' falan diyince bi heves bende alıverdim bunu ve bağımlı yaptım cildimi. Hiç kullanmadan önce çok daha güzel ve sağlıklı bir cildim vardı. NET. Bir kere kullanmaya başlayınca bir daha bırakamıyorsunuz. Şimdi uğraşıp duruyorum işte. Yok çok kurudu yok kızardı yok sivilce bilmem ne diye. Makyaj konusunda durdurabiliyorum çok şükür. Daha fondoten-kapatıcı batağına düşmedim. Umarım istikrarlı bir şekilde devam edebilirim. Şimdi sıra bu ürünü açıklaya gelirse, dediğim gibi ilk bununla başladım ben bu işlere. O yüzden özel olduğu kadar azıcık da kin besliyorum istemsiz. :D Seven sevmiştir. Ama benim sorunsuz cildimi bağımlı yaptığı için sevemiyorum. Özel bi durum olduğu içinde objektif yorum yapamıyorum. O yüzden bu kadar. :D

SİGNAL- DİŞ MACUNLARI- Diş macunu iste ne denir ki? Elmalının tadı çok güzel bi tek bunu söyleyebilirim. :D 

AVENE- HYDRANCE OPTİMALE LEGERE- Yaaa. Avene’i çok severim ben. Annem hep kullanır ben de ondan  görüp kullanmaya başladım. Başlarda hep ortak kullanıyorduk. Sonradan ben çabuk bitiriyomuşum diye ayrı ayrı almaya başladık. Hala illa ki bi Avene bulunur dolabımda. Bittikçe aldım, aldıkça bitirdim. Canım Avene’mmm. :D Ya ben ürünlerle duygusal bağ kurduğum için katiyen objektif olamıyorum :D La Roche da annemden geldiği için severim mesela. :D

SEPHORA-BODY CREA- Masada denemem için verdiler bana. Ya Sephora zaten. Ne kadar kötü olabilir ki? :D (bak yine bir bağ, yine bi sevgi) Genel olarak kendisi küçücük olabilir ama resmen kokusu tüm odayı kapladı. 5 tane kavun kessem o kadar kokmazdı yani odanın içi. Sür sürde bitiremedim. Çok bereketli oluyo Sephora’nın ürünleri, bu kanıya vardım bunca şeyden. :D

MASCARA- Bu mascaraların hepsi unutulmuş, yazıları silinmiş olduğu için markalarını çözemediğim, unutulduğu için de kurumuş. Kuruduğu için çöpe giden mascaralar. Hatırlamıyorum bile iyiler mi kötüler mi. O yüzden bi yorum yazmam da doğru değil. Kalem ve Eyeliner da aynı şekilde.

Devamını Oku »

24 Eylül 2016 Cumartesi

Bioderma-Güneş Kremi




            Merhaba. Yaz bitti ama kışın da aksatmadan kullanmamız gereken bir üründen bahsedeceğim bugün. Peki ne bu? Evet, güneş kremi. Zaten başlıkta da yazıyor. :) Ben güneşe aşığıyım. Yaz mevsimine aşığım. Ve bittiği için de efsane üzgünüm. Ama tabi her güzel şey gibi, güneşinde cildimiz için çok büyük zararları var. Eskiden hiç dikkat etmezdim. Ama gerek izlediğim videolarda, yaptığım araştırmalarda gördüm ki. Ciddi yani.






D vitaminine olan gereksinimimiz düşünüldüğünde evet, ihtiyacımız var. Fakat yararının yanında zararlarının da göz ardı edilmemesi gerekir. Güneş yanığı, kırışıklık, cilt lekeleri, çillenme(çok severim) ve bir çok zararlı etkisi vardır.
Güneşten korunma başlığı altında ilk olarak 'güneşten uzak durulmalıdır' der herkes. Ben de güler geçerim. O yüzden ben söylemeyeceğim bunu. Bir iki tavsiye de bulunayım. 

         1-Güneşe çıkıyoruz ve çıkıcaz yani. Yalnız öyle tedbirsiz falan da çıkmayalım tabi. En az yarım saat önce 30 spf ve üzeri koruyucular kullanmamız gerekir. 
          2-Benim de bütün yaz yaptığım gibi 2 saatte bir yenilenmesi gerekir. 
      3-Hele terlediğimiz de, havuza, denize girdiğimizde çıkar çıkmaz sürüvermeliyiz. 
           4- UV ışınları bulutlardan da geçebilir. O yüzden hava kapalı da olsa, kış da gelmiş olsa güneş kremini ihmal etmememiz gerekir.
           5-Güneş kreminin yanında mümkünse şapka da kullanılmalı.


          Geçen sene sırf yanayım, kırmızı olayım diye 15 spf bile sürmeden saat 11 de 12 de havuza inen biri olarak bunları araştırıp yazmam da biraz şov ama ben de dikkat ediyorum gerçekten. Yani eskiden böylesine dikkatsiz davranan ben, bu yıl dışarı çıktığımda her 2-3 saatte bir güneş kremini tazeleyen birine döndüm. Bioderma'nın güneş kremini de severek kullanıyorum. Ten rengi bir ürün ve kolay emiliyor. Normalde dediğim gibi hiç aklıma bile gelmiyordu, güneş kremiymiş falanmış. Hatta terletiyor diye aklıma gelse bile sürmüyordum. Ama bu üründe öyle bir sorunla karşılaşmadım. Yani terlemeyi önlüyor demiyorum ama hemen emildi ve daha önce kullandığım güneş kremleri ya da nemlendiriciler gibi oturduğum yerden tere boğmadı beni.
        Şu an kulandığım tüp bitmek üzere. Şimdiden ikincisini aldım bile. Dediğim gibi kışın bile kullanılması gereken ürünlerden. Ha yazın kullandığım gibi 2-3 saatte bir olmasa da sabahları sürmeden çıkmayacağım.
        Fiyat olarak bioderma muadilli ürünlerinden biraz daha pahalı olabiliyor. Güneş kremi 73 gibi bir şeydi sanırım. Ama zaten öylesine bile bi güneş kremi alacak olsanız 55-60 lira. O yüzden normal bence fiyatı. Net tavsiye ediyorum yani.
        Bir daha ki yazı da görüşmek üzere.


                                                                                     PSmile

Devamını Oku »

17 Eylül 2016 Cumartesi

Avene- Köpük Temizleyici

      



         Merhaba. :) Şu zamana kadar o kadar makyaj yaptık, bugün de bu makyajı nasıl temizlediğimizi anlatayım dedim. Avene'nin Köpük Temizleyicisi benim severek kullandığım makyaj temizleme ürünlerinden.
        Ben genelde makyajımı Garnier'in micellar kusursuz makyaj temizleyici suyu ile temizliyorum. O da yakın zamanda bitenler kutumda yerini alacak. (Evet biten ürünleri biriktirip, evini çöp eve dönüştürenler kervanına bende katıldım. Bi 15-20 gün içinde İstanbul'a gitmeden burdaki bitenlerin yazısını yazarım diye planlıyorum.)  Garnier'in hassas ciltler için olan pembe kapaklısı var bende. Yalnız çok fazla ten makyajı yapmadığım ve rimeli falan büyük ölçüde çift fazlılarla temizlediğimden bir türlü bitiremedim. Neyse bu Garnier'in değil Avene'nin yazısı. Avene'ne geri dönüyorum.
       Ten makyajına yeni yeni adım atanlardanım. Hatta adım da denmez ona emekliyorum. :) Aman yüzüm alışmasın, aman bozulmasın diye mezuniyet, bilmem ne hariç hiç sürmezdim yüzüme bir şey ama yüzümdeki kızarıklıktan bıktığım, yeter artık ne oluyorsa olsun dediğim bir gün; çıktım, biraz daha kullandıktan sonra uzun uzun anlatacağım cc kremi aldım.  Aldım almasına ama yüz alışık değil, sürdüğüm her gün akşam olsa da yüzümü saatlerce yıkasam diye bekliyorum. Sanki suratımı çitilemezsem ertesi gün delik deşik olacakmış gibi hissediyorum. İşte tam bu sıralar artık Garnier beni tatmin etmemeye başladı. Temizlerken önce Garnier ile kabasını alıyorum sonra Avene ile tertemiz yapıyorum. 
     
         Köpük temizleyiler daha minnoş geliyor bana. Çok seviyorum kullanmayı. Ayrıca bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama sanki kullandıktan sonra bir süre kırmızılığı azaltıyor gibi. Öyle bir vaadi var mı hiç bilmiyorum ama ben öyle hissettim ve kullanmalara doyamadım.
        Ayrıca uzun süre gidiyor. 1-2 pompa yetiyor tüm yüz için. Ha benim abartıp 4-5 pompa aldığım, yüzümü köpür köpür yaptığım zamanlar olmuyor değil ama ona rağmen hala yarısından çoğu duruyo. Böyle aman aman bi fikir sahibi değilim köpük temizleyiciler konusunda o yüzden karşılaştırıp, şu daha iyiydi, yok bu ondan daha iyi falan diyemeyeceğim. Ama Avene gerçekten mutlu etti beni. Bittikçe alacağım bi ürün. Sizlere de tavsiye ediyorum.
          Bir daha ki yazı da görüşmek üzere.





                 PSmile
Devamını Oku »

9 Eylül 2016 Cuma

Pastel- Day Long LipColor

       



        Merhaba. :) Uygun fiyatlı bir likit ruj mu arıyorsunuz? Hah durun. Çünkü buldunuz. :)
        Bir arkadaşımın tavsiyesiyle bu rujların 15 ve 20 numaralarını deli gibi aramaya başladım.            Abartmıyorum, en az 3-4 hafta boyunca bütün Gratis, Watsons, T-Box falan artık Allah ne verdiyse aradı taradım. Ama bu rujlar bir anda popüler oldu ve herkes 15 ve 20 numarasına saldırmaya başladı ve gerçekten hiç bir yerde katiyen bulamadım.

                12                                              15
         














           Artık bu numaralardan ümidi kestim ama illa birini almak istedim. Bari 12 numara olsun dedim, alıverdim. Yapısı gerçekten iyi ama rengi bana olmadı. Sevemedim rengini bir türlü. Sonra bir gün arkadaşımı ziyarete İstanbul dışına çıktım ve şans eseri o meşhur 15 numarayı buldum. Ve sonra onu nerdeyse hiç çıkarmadım. :) Dediğim gibi yapısı, kalıcığı çok çok iyi. Aman yemek yedim bozuldu, yok aman elim deydi bozuldu falan hiç olmuyor. Likit ruj zaten. Bu ruj da sürüyorsunuz bi 5-10 saniye içinde kuruyor, mat oluveriyor. Yalnız durum böyle olunca kendisiyle beraber dudakları da yanında kurutuyor. O yüzden benim size önerim makyaja başlamadan önce nemlendiricinizi mutlaka uygulayın. Ve bir başka önerim; sürerken çok dikkat edin. Çok hızlı kuruyor ve kuruyunca çıkarması çok kolay olmuyor. Hani şunu net söyleyebilirim. Sahip olduğum en kalıcı rujlardan biri. Şu kadarını söyleyeyim. Bir gün makyajımı silmeden uyuyakalmışım, sabah uyandığımda kenarları hala duruyordu.



          Yemek yiyin, su için, elinizle dokunun her türlü kalıcı. Ha yalnız bir kötü eleştiri daha yapmak gerekirse; böyle kuru kuru duruyor dudakta. Ben o görüntüyü yaz aylarında pek sevmiyorum. O yüzden yaz aylarında kullanmıyorum. Ama nedensiz kışın bu durum beni çok rahatsız etmiyor. Hatta dediğim gibi, aldığım ilk zamanlar elimden hiç düşmedi.
           Bu likit ruj hakkında diyeceklerim bunlar. Son olarak söylemeden geçmeyeyim, bir çok renk seçeneği var. Ben 12 numarayı çok sevemedim ama nude renkler seviyorsanız 15 ve 20 numara isteğinizi çok güzel karşılar. Başka renklerini de almaya devam edeceğim bir ruj. Aldığımda yine o renkler hakkındaki düşüncelerimi falan yazarım. Yazamazsam da mutlaka instagram hesabımda  paylaşırım. 
Bir daha ki yazıda görüşmek üzere. 

                    PSmile :)




Devamını Oku »

Real Techniques-Eye Starter Set





           Merhaba. :) Bugün size Real Techniques fırçalarından bahsetmek istiyorum.

           Öncelikle, aslında her fırçanın kendine has kullanma yeri, işlevi falanı filanı vardır. Ama ben 'ayy bu karıştırma fırçası, bunla bunu yapamam, bunu yaparım' diyengillerden değilim. O yüzden bu fırçaları da adına göre kullanmıyorum. Zaten fırçalar da gayet işlevsel, yani bu konuda bana gayet yardımcı oluyorlar. Ayrıca taşıma çantası da tüm fırçaları düzgün bir şekilde muhafaza etmeme yardımcı oluyor. 
           

          Fırçaları tek tek incelemek gerekirse;

- Deluxe Crease Brush, aslında isim olarak göz kapağımızın üstündeki kısım için kullanıma hitap ediyor. Ama ben sürdüğüm farı dağıtmada, fazlasını almada falan kullanıyorum.

- Base Shadow Brush, bu sette hep kullandığım hatta normal hani bu set dışında da hep elimin gittiği bir fırça bu. Ayrıca bu fırça Mac'in 217 numaralı fırçasına çok benzetiliyor. Ben bu fırçayı farı uygulamada, dağıtmada, karıştırmada, geçişlerde, gölgelendirmede kısacası hemen hemen her yerde kullanıyorum.
- Brow Brush, kaş fırçası. Benim daha hiç kullanmadığım bir fırça. Kaşlarımı doldurmadığım için kullanmakta nasip olmadı. Tip olarak da kullananlarda varmış ama bu kadar kalın fırçayla beceremem ben eyeliner çekmeyi.
- Accent Brush, ben bu fırçayı alt kirpik diplerime far uygulamada kullanıyorum. Minicik bir fırça ama kıllarının sık ve sert olması bu fırçanın benim favorilerimden biri olmasını sağlıyor.
- Pixel- Point Eyeliner Brush, is mine uygun kullandığım sayılı fırçalardan. Ben eyeliner çekerken kullanıyorum. Başka nerde kullanacağımı bilemedim zaten.
             Fırçalarının sentetik yani gerçek kıl olmaması da hijyen açısından mutlu ediyor beni. Kolay temizleniyor. Renkleri çok tatliş. Ben severek kullanıyorum. Size de tavsiye ederim.
Bir daha ki yazıda görüşmek üzere. 



                                                             PSmile :)
Devamını Oku »

8 Eylül 2016 Perşembe

Yves Rocher- Reparation Seti

       




          Merhaba. :) Bugün size Yves Rocher'in Reparation yani 'onarım' başlıklı ürünlerinin bazılarından bahsedeceğim. Bende şu an bu setin kremi, yağı ve maskesi var. Bu üçünü çok not bir-iki kelimeyle anlatacak olursam. Yağ- İyi, Krem- Fena değil, Maske- Berbat..



         

       Biraz ayrıntılı açıklamak gerekirse eğer, yağdan başlıyorum.
       Hep söylerim, kuru ve neme ihtiyaç duyan saçlarım var diye. Hatta bunun sebebi bir şampuan var ki, burada da adını vermeyip sadece o şampuana özel bir yazı yazıp öyle kin kusacağım. Neyse işte, bir arkadaşımın önerisiyle bu yağı aldım ve aslına bakılırsa pişman değilim. İlk aldığım zamanlar her duştan önce kullandığımdan alışmıştım. Bir farklılık hissetmiyor, 'boşuna kullanıyorum ama neyse, bitsin bari' diyerek kullanıyordum. Daha sonra kullanmaya üşendim bir gün. Ne bileyim, unuttum falan bir ay falan kullanmadım. Sonra 'aa bunu unutmuşum' diye elime aldım ve kullandıkça farkı fark ettim. Böyle yumoş yumoş oldu. Duştan bir 10 dakika önce saç uçlarına iyice yedirmeniz gerek. Sonuçtan gerçekten memnun kalacağını düşünüyorum.
       


              Kremi ise; başta yanlış kullandığım için hiç sevmemiştim. 'Ağırlaştırıyor bu benim saçlarımı' diye attırıverdim. Ama sonradan öğrendim ki böyle bütün saça boca etmeyecekmişim. Yine saç uçlarına duştan sonra iyice yedirince saçlarımın kıvırcıklığına kıvırcık kattı. Ve bu durum hoşuma gitti yani. Ha 'bittikçe alırım, oo çok işe yaradı' bir ürün değil ama bir gün belki canım Yves Rocher'den bir şey almak isterse, bu kremi alabilirim.





       




         Ama ama ama!! Maskesi... Gerçekten benden uzak olsun. Yıpranmış saçları düzeltir diye aldım. Sağlam kalan saçlarımı da berbat etti. Yani bu bir kullanımda 'ayy sevmediğim' diyip attığım bir ürün değil. 3-5 kere şans verdim ama yok yani. Öyle duruyor şimdi banyoda. Kullanacağımdan değil ama atamadım dopdolu kutuyu. Denemedim ama işe yararsa elime falan yaparım maskeyi, bilemedim. Çünkü bu ürünün saç için, en azından benim saçlarım için olmadığı kesin.
         Neyse, bitiriyorum burada. Yazdıkça sinirlendim. :)
Kendinize iyi bakın. Bir dahaki yazıda görüşmek üzere.


                                                        PSmile

Devamını Oku »

7 Eylül 2016 Çarşamba

Gratis'te Bayram İndirimi

          Ve işte Gratis'teki bayram indiriminden aldıklarımla karşınızdayım. Artık uzun bi süre Gratis'e gitmem sanırım.




         Öncelikle Toni&Guy ile başlayalım. Toni&Guy'ı gerçekten beğendiğimi ve ayrıntılı yorumlarımı daha önceki yazımda da anlatmıştım.O yazıma da tam buradan ulaşabilirsiniz. Hazır indirim varken bu sefer de kuru saçlar için olanı demek istedim. Bundan da memnun kalacağımı düşünüyorum. Henüz diğerleri bitmediği için kullanmaya başlamadım ama kullanınca bunu da anlatırım artık.
           Maske olarak da bir ilk olsun John Frieda olsun dedim. Bu bir onarıcı bakım maskesi. Kısaca tam ihtiyacım olangillerden. Şu an kullandığım kremi bitirmeye çalıştığım ve bunları daha dün aldığım için bunu da deneme fırsatım olmadı. Hatta itiraf etmek gerekirse sanırım aldığım çoğu şeyi ilk defa kullanacağım. O yüzden iyi-kötü diye yorumladığım bir yazı olmayacağa benziyor.



        Garnier'in çift fazlı micellar kusursuz makyaj temizleme suyu da ilklerimden. Normalde sadece miceller suyunu kullanıyordum. Hazır o bitmek üzereyken rimelimi falan daha kolay temizleyebilmek için çift fazlı olanı denemek istedim. Ne diyim umarım yağ yağ kalmaz. :)
         Benri'nin 3 al 2 öde kampanyasıyla ben de tüm aseton çeşitlerini deneyeyim dedim, aldım. Aseton işte. Ama itiraf edeyim çileklinin kokusu efsane. Sarı olanın kokusu ise beyne gidiyo direk.
         Uzun zamandır kalem oje düzeltici arıyordum ama bulamıyordum. İndirimde bulmuşken onu da atıverdim sepete.
         Eda Taşpınar'ın at kılı fırçasının methini de çok duymuştum. Sanırım  bunda indirim yoktu. Bayram indirimi yazısına girer mi bilmem ama bunu da dışlamayalım ablaları. Sabah akşam kullanın diyor. 2 günde tabi ki etkisini göremem. Uzun süre kullanımda umarım işe yarar. 
         Listerine AdvencedWhite sabah akşam düzenli kullanıldığında gerçekten işe yarayan, sonuna kadar arkasında durduğum bi ürün. 2-3 aydır düzenli kullanmaya çalışıyorum. Bir kutusu yaklaşık 2 hafta falan gidiyor. Hazır indirimdeyken alın, deneyin derim.





















     

Yavaştan renkli kozmetiğe geçiyorum.

          The Balm Meet Matt(e) Trimony. Aman be. :) Işıltılı farlara hala çok alışabilmiş değilim. O yüzden ancak bu far beni paklar diye düşündüm. Renkler çoooook güzel. ve bu yazım da bahsettiğim (bana göre) hataların düzeltildiğini gördüm. Ayrı mutlu oldum. Kocaman kocaman farlar ve yine güpgüzel bir pigmentasyon. Teşekkürler Balm, ne diyebilirim ki. :)
           Max Factor'ün paleti benim hiç bir zaman almaktan vazgeçmeyeceğim renkleri içinde barındıran bir palet. Zaten diğer aldığım far paleti olan Pastel Profashion 201 numaralı paleti de yine benzer renklerde. Pastel'in tekli farlarını hep kullandım, hep çok beğendim. Bu kadar güzel renkleriyle bunu da beğenirim bence. 
          Ve son far. Maybelline'nin krem farı. Genel olarak sürekli 'ay bu far tozutuyor, ay toz toz oluyor bu ya' diye şikayet ettiğim için bir arkadaşımın tavsiyesiyle krem farımı aldım. Rengi zaten sizi asla şaşırtmıyor. 40 numara.



        Maybelline'nin bu asansörlü kalemlerinden 7 mi 8 mi artık kaç tane bitirdim bilmiyorum. Çıktığı günden beri bittikçe, bitmeye yaklaştıkça sürekli alıyorum.Bu bayramda da kaçırmayayım dedim.
         Ve ve ve son olarak Gosh'ın rimelini 7 liraya bulunca alıverdim. Açık olan 4-5 tane rimelim olduğu için bu da kurumasın diye açmadım. İnternetten baktım fırçasına fena görünmüyordu. Bakalım uzun bir süre açmam gibi duruyor ama kullanmaya başlayınca haberiniz olur zaten. 
        Kısa kesmek gerekirse falan diyemeyeceğim. Farkındayım baya uzun bir yazı oldu. Ama bayram cağnım olsun o kadar.







       Fiyat listesi ise;
Toni&Guy ürünlerinin tanesi : 23,50
John Frieda full Repair maske : 20,25
Garnier Çift Fazlı temizleme suyu : 10,90
Benri Aseton 3 al 2 öde ile toplam : 7,90
Eklips The Eraser : 12,90
Eda Taşpınar'ın At kılı fırçası : 44,90
Listerine AdvancedWhite : 8,25
The Balm Meet Matt(e) Trimony : 59,90
Max Factor Palet(numarasını bilmiyorum) : 36,00
Pastel ProFashion 201 Far Paleti : 9,90
Maybelline Color Tattoo 40 numara : 11,25
Maybelline the Colossal Kajal Extra Black tanesi : 5,40
Gosh BeyondReal Length'n Volume Mascara : 6,90

Devamını Oku »

4 Eylül 2016 Pazar

The Balm- Nude Dude Palette

           




           Merhaba. :) Bu palet benim aldığım ilk paletlerden. Çok bir makyaj geçmişim yoktur benim. Makyaja üniversitede başlayanlardanım. Önceden de minik bir balm paletim vardı ama ayda yılda bir açardım. Bu paleti aldıktam sonra bi heves her gün ayrı renkleri denemeye başladım.
             
         Benim favorilerim; Flawless, Feisty ve Friendly. Günlük olarak Flawless ve Feisty tam benlik zaten. Belli belirsiz hafif pembe ya da hafif kahve tonları. Ağır makyajı kendimde çok sevmediğimden Friendly'i öyle her gün kullanmam ama 'Aman bugün de bir makyaj yapayım be' dediğimde elim direk ona gidiyor. Genelde mat tonlarını daha çok sevdiğim için simlileri pek kullanmadım ama onlarında renkleri çok hoş. Genel olarak pigmentasyonları gayet iyi. Ama herkes gibi benim de beğenmediğim noktalar belli. Hafif tozutması ve kutucukların küçük yani far miktarlarının az olması. Zaten bildiğim kadarıyla The Balm bu tarz eleştirileri dikkate alıp yeni paletlerini ona göre çıkardı.

         İçinde gelen fırça da hiç fena değil kirpik diplerimi falan genelde Fierce rengi ve fırçanın ince tarafıyla dolduruyorum. Kılları sık ve yumuşacık. Açılı olduğu için kullanımı da gayet kolay.
          Toparlamak gerekirse; bazla birlikte uygulandığında kalıcılığı olsun duruşu olsun gayet iyi, asla uçup gitmiyor. Ben mi fazla miktarda ürün alıyorum yoksa herkeste mi böyle oluyor bilmiyorum ama sürerken kirpiklerime falan dökülüyor. Bu da haliyle çok hoş bi durum değil. Renklerini gerçekten çok beğendiğim bu palette bu sorunu da çözersem Nude Dude benim efsanelerim arasında yerini alabilir. Balm'ın tasarımlarına zaten hiç bi sözüm yok. Galiba bu sorunlar devam etse bile ben bir palet daha alacak olsam tasarımına vurulup tekrar Balm alırım. :)
          Bir daha ki yazıda görüşmek üzere.



                              PSmile



Devamını Oku »

3 Eylül 2016 Cumartesi

Toni&Guy Ürünleri

           



            Merhaba :) Bu yazıda kupkuru saçlarımı nasıl yumuşakımsı saçlara çevirdiğimden bahsedeyim size.



         

              Şimdi isim verip kötülemek istemediğim, ayrı bir yazıda ayrıca nefret edeceğim bir markanın bir şampuanı yüzünden kupkuru, karman çorman olan saçlarımı yaklaşık 3 haftada yavaş yavaş toparlıyorum. Toni&Guy'ın bu ürünleri sağolsunlar, çok yardımcı oluyorlar bu süreçte bana. Özellikle şampuanı. <3
              Avuç avuç şampuan-krem kullananlardanım ben. O yüzden 250 ml olduklarını görünce 3-5 yıkama sonra biter dediğim şampuanı abartmıyorum 20 defa falan kullanmışımdır. Ve hala, katiyen bitmedi. Çünkü çok az miktarı bile o kadar yeterli ki. Krem ve maskeyi karışık kullandığım için onlar şöyle uzun böyle uzun diye anlatamam ama harbiden iyiler. Benim saçlarımı bile az miktarda krem yumuşacık yapmaya yetiyor. Maske içinde aynı şey geçerli. Yalnız maskede şöyle bir sorun var ki, bence önemli. Yumuşaklığı değil de düzgünlüğü mü denir, o işte neyse sadece bir gün sürüyor.
              Ben kıvırcık ve mecburen sadece duştan dışa taraya bildiğim saçlara sahibim. Yani belki sorun bendedir. Ama o verdiği yumuşaklıktan sonra ertesi gün saçlarımın karman çorman olup birbirine girmesi beni üzdü. Dediğim gibi belki kıvırcık saçlı olduğumdandır. Bakalım, bitirdim maskeyi. Şu an başka bir markanınkini deniyorum. Onu da bir süre kullandıktan sonra ondan da bahsederim.
             Sonuç olarak şampuan ve krem, hiç düzelmez dediğim saçlarımı baya onardı. Daha iyisini bulana kadar bittikçe almayı düşünüyorum.
            Normalde fiyatları çok da uygun değil ama bazen %50-%40 indirime girebiliyor. O zamanlar alıp kullanmanızı tavsiye ederim.

Bir daha ki yazı da görüşmek üzere. :)

                           PSmile
Devamını Oku »

1 Eylül 2016 Perşembe

Merhabaaa

       
          Merhaba :) Blog. Haftalardır uğraşıyorum açıkçası bu blogu açmak, bunları yazmak için. Çocukluğumdan beri severim yazı yazmayı. Hani o günlük tutanlardan ya da çok kitap okuyup edebi dili, bilmem nesi iyi olanlardan değilim. Hiç olmadım. Ha olmak ister miydim???  Bilemedim.
           Yazıyorum işte ben, bu kadar.Bazen çok sinirlenirim birine gelir yüzüne söyleyemediğim nefreti kağıda dökerim. Ya da birilerini, bir yeri özlerim bu seferde göz yaşlarımı dökerim kağıda. Ha şimdi nasıl yazıyorum? Biraz heyecanlı, biraz ürkek. Bu blog işi ne olur, okunur mu? Sever misiniz hiç bilmiyorum. Hayırlısı diyelim.
           Blogun ismi. Önemli aslında. Evet, farkındayım yüzlerce 'glow' var. Ama Lightning Glow farklı, dermişiim. :) Yani evet bende bir 'glow'um ama gerçekten ince çağrışımlı. 'Aaa ne kadar güzel denk geldi. Of hem benle bağlantılı hem çok güzel isim oldu' dedim. Gerçekten içime sindi. O yüzden canım 'glow'um :)
          Blogun içeriğinden bahsedecek olursam. Aslına bakılırsa kafama göre. 20 yaşında alışverişi, makyajı seven bir kız olduğuma ele alırsak elbet makyaj mukyaj olacak. Gerek kullandığım, gerek hayalini kurduğum ürünlerden kesin bahsederim. Duygularını kağıda akıtan biri olduğumu ele alırsak başımdan geçen iyi-kötü-komik vb. şeylerden de bahsederim kesin. istanbul'a yeni gelen, deli gibi gezen tarafımı ele alırsak da gezip gördüğüm yerlere değinirim sanırım.
         Ufaktan kendimden de bahsetmiş oldum size. Daha iyi tanışırız. Sohbet eder, beraber gezer tozarız belki de. Neyse gaza geldim bitiremiyorum yine yazmayı. O zaman hemen koyuyorum noktayı. Bir daha ki yazıda görüşmek üzere.                                            



                                                                                                PSmile :) 
Devamını Oku »